BLOG

Önceleri kişiler yaş almaya başladıklarında estetik uygulamalara başvururken artık mevcut genç görünümünü korumak isteyenler de estetik uygulamaları tercih ediyor. Her ne kadar birçok kişi tercihini bu yönde gerçekleştirse de hala daha önemli bir kesim estetik uygulamaları için yaşlanmayı bekliyor.

Geçmişten gelen bu anlayış artık günümüzde pek işe yaramıyor. Çünkü mevcut genç görünümü korumak ve yaşlanmayı geciktirmek, yaşlı görünümü bir dizi uygulamayla tekrardan genç görünüme kavuşturmaktan daha zorlu ve daha uzun süren bir işlem.

Her ne kadar yaşı ilerlemiş olanlar yaşlanma karşıtı önlemlerine gösterilen talebin önemli bir kısmını oluştursa da her yaştan erkekler ve kadınlarda, bu yöntemleri tercih edenlerin yaş ortalaması giderek düşüyor.

Dünya genelinde yapılan işlemlerde 30-39 yaş arası hastaların oranı yılda %4 oranında arttı. Benzer şekilde kozmetik prosedürlerde yaş ortalaması giderek düşüyor.

40 yaşının altındaki erkekler ve kadınlar giderek genç görünümü korumanın daha kolay ve etkili olduğunu kabul ederek yaşlanmayı beklemiyor. Önümüzdeki yıllarda da estetik trendlerinde genç görünümü korumanın devam etmesi umuluyor.

Yaşlanmanın etkileri her ne kadar tüm vücutta kendini gösterse de, yüz bölgesi ilk bakışta kendini gösteren bölgelerden. Bu nedenle yaşlanma karşıtı uygulamaların önemli bir kısmı yüz bölgesinde gerçekleştiriliyor.

Yüzdeki mimiklerden dolayı meydana gelen kırışıklıklar kişinin olduğundan daha yaşlı görünmesine neden olur. Ayrıca hava kirliliği gibi etmenler nedeniyle cildin parlaklığını ve canlılığını kaybetmesi, solgun görünmesi kişide mutsuz bir yüz ifadesi yaratıyor.

Bu nedenle genellikle genç görünümü korumak için ilk odaklanılan yer, yüz ve boyun çevresidir. Bu bölgelerde ufak dokunuşlar ile yapılacak değişiklikler büyük sonuçlar elde etmeyi sağlayabiliyor.